bir küçücük kız çocuğu bak duruyor orada hala,
anlatamam gördüklerimi o neşeli çocuğa...

27 Nisan 2010 Salı

hangi bahar

       Zaman dolanıyor etrafımızda; kim demiş mevsim hep aynı, bahara hep güzel diye? Kim demiş zaman değişse de mevsimlerin gelişi aynı? Kar yağar yer ıslanır, bulut aynı yerde, kim demiş?
        Beden, zaman ve mekan değiştirmese de ruh değiştirmekte. Öyle ki; ruhun tebdil-i mekan ettiği yerlere hayranlığından lal olan zihin, aynı mevsimde farklı yapraklar görmeye tahammül edemez. Çünkü beden bilir ki ruh için "Değilse zaman-zemin müsait; feryadına asuman müsait". hele bu da istikrar bulamamış bir ruhsa, tıpkı şair gibi. Zira hassas ruhlar istikrar bulamıyor. Alıkoyamıyor kendini yeşil baharda sarı görmekten. Zarif beyazda göremediği yıldızlardan haz almaktan vazgeçmiyor. Çünkü ince nağmeler ayrıntılarda gizli. Nisan'ın buluğ çağında, kökünü topraktan ayırmaya çalışan rüzgara karşı göğüs geren bir çiçeğin, yağmurun nağmelerinden öğrendiğini, o hassas ruhtan başka kim idrak edebilir? Hem de aynı anda karı andığı halde!! Kar yağar yer ıslanır, bulut aynı yerde, kim demiş?
       Kar yağar... Islanan yer değil, yüreğidir o ruhun. Tıpkı yer gibi sert, tıpkı yer gibi donuk! Hissiyatı da kara benzer; soğuk ama güzel, bazen niyetleri anımsatır; kirli ama beyaz! Niyetse bulut olup çıkıyor gökyüzüne. Çünkü "olmazsa zaman-zemin müsait, feryadına asuman müsait". Baktı ki o da olmadı, alıp gider başını başka bir mevsime. Farklı yapraklar sunar farklı beldelere...
        Ne ıslanan yerdir, ne yağan kar! Kar yağar yer ıslanır, bulut aynı yerde, kim demiş?
        (04.11.2003) (zlh.sln)

26 Nisan 2010 Pazartesi

Aşk üstüne...

Aşk sırdır... Ifşa olunma noktasında gözden kaybolan değerlerin kendi iç aynasına aksi, bu aksin de baktığın zamanlara yansımasıdır. Zamanın zaman içinde kaybı veyahut kazanmışlığı noktasındaki, pozitif veya negatif degerli tamsayının karar asamasındaki sır, ana sırrın ifsa boyutundaki kararsızlığıyla iliskilidir veya sabit olusundaki kararlılığıyla... Bu, tamamen olmamakla beraber, özdeki bakışın kendi inisyatifi dahilindedir. Zira, iradenin kendini en has sekliyle ifade ettigi demlerden biri, yol ayrımındaki karar zamanlarına tekabul eder. Karar, kesin nitelik taşır, net ve samimidir. Ya kabul ve inanç vardır ya red ve şüphe. Üçüncü ihtimal, sırrın açiğa vurulma şartıyla kabuludur. Bu, samimiyetsiz ve tehlikeli oldugu gibi sonuçsuzdur. Ne zaman ki ateş, tek kişinin, kendinde bulunani teke indirgeyip yaktığı ve yandığı şeyden farklı bir hal alır, aşk söner. Yanan ateşse yakmaz. Çünkü yanmak son aşamadır. Zaten aşk, yanmayan bir ateşte yananlarla erimektir. Gözlerin şahit edildigi ve yanmayan alevlerin ışığının zifiriye vurulması değil. Ask sırdır ve ne zaman ki sır biter, tek biter; ne zaman ki tek biter, özde anlaşılır ki ask hiç başlamamıştır... Geçmis ola...  (zeliha aslan)

25 Nisan 2010 Pazar

düşündükçe...

düşündükçe... şu kocaman dünya küçücük bir ceviz kabuğuna dönüyor gözümde... o uğruna koca koca hayatlar feda edilebilecek sanılan "dünya" bir kalemin ucunda vuku bulan birkaç cm'lik bir çizgiye dönüşüveriyor birden... ve anlayabiliyorum olgunlaştıkça neden "mütemadiyen" susmak istemelerini insanların... düşündükçe, konuşmak gelmiyor içimden...